Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi
Kuramsal Temeli
Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi temelini önceden kestirilemeyen ve etkisi kontrol edilemeyen stres yaratıcı uyaranlara maruz kalmanın travmatik stres belirtilerinin ortaya çıkışında önemli rol oynadığını öne süren öğrenme teorilerinden alır (Başoğlu ve Mineka, 1992; Mineka ve Zinbarg, 2006). Martin Seligman, Steve Maier ve Bruce Overmier gibi önemli öğrenme teorisyenleri bu teoriyi 1960’lı yıllardan beri hayvanlar üzerinde yaptıkları “kaçınılamayan şok” (inescapable shock) deneylerinden hareketle ileri sürmüş olmakla birlikte, 1990’lı yıllara kadar bu deneylerin sonuçlarının insanlar için de geçerli olduğuna ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktaydı. Bu konuda ilk kanıtlar Prof. Başoğlu’nun işkence görmüş insanlarla yaptığı vaka çalışmaları ile ortaya çıktı ve ilk kez 1992’de, yine dünyanın önde gelen öğrenme teorisyenlerinden Prof. Susan Mineka ile birlikte yazdığı bir makalede (Başoğlu ve Mineka, 1992) yayınlandı. Bunu takip eden yıllarda, Prof. Başoğlu’nun savaş, işkence, ve deprem travmalarına ilişkin gerçekleştirdiği birçok araştırma travma sırasında ve sonrasında yaşanan kontrol kaybının (veya çaresizliğin) travmatik stres sorunlarını belirleyen en önemli faktör olduğunu gösterdi. Bu araştırma bulguları travmatik stres uyaranları üzerinde kontrol duygusunun arttırılmasına yönelik tedavilerin travmatik stres belirtilerini azaltacağını düşündürmekteydi. Prof. Başoğlu, bu hipotezden hareketle Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’ni geliştirdi ve bu tedavi ilk kez deprem travmasında, daha sonra da savaş ve işkence travması üzerinde denendi. Bu çalışmaların gelişim süreci ve Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin etkisine ilişkin bulgular daha ayrıntılı olarak Başoğlu’nun 2011’de yayınlanan A Mental Healthcare Model for Mass Trauma Survivors adlı kitabının giriş bölümünde yer almaktadır.
Uygulama
Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi travmayı hatırlatan durumları ve kaçınma davranışlarına odaklanır ve travmatik stresörler ile ilişkili korku, kaygı, utanç, üzüntü ve diğer benzer olumsuz duygular üzerinde kontrol duygusunu arttırmak amacıyla kişileri kaçınma davranışlarını sistematik olarak terk etmeye teşvik eder. Korku ve kaçınma davranışları travmatik stresin yaygın özelliklerinden olup, süregiden gerçek veya algılanan bir güvenlik tehdidi durumunda şiddetlenen belirtilerdir. Örneğin, bir depremin ana şokunun ardından gelen yüzlerce artçı şok bölgedeki tehlikeyi (veya tehlike algısını) arttırır. İşkence gören kişiler tekrar tutuklanma ve işkenceye maruz kalma riski ile karşı karşıya olabilirler veya böyle bir risk algısı içinde olabilirler. Bu durumlarda sıklıkla uyku problemleri, aşırı tetikte olma ve ani hareket ve sesler karşısında irkilme tepkileri görülür. Travma deneyimi olan pek çok kişi tehdit algıladıkları çeşitli durumlardan korkar ve bu durumlara yönelik kaçınma davranışları sergiler. Örneğin, depremzedeler deprem sonrası, güvende olmalarına rağmen, evlerine ya da diğer beton binalara girmekten, evde yalnız kalmaktan, karanlıkta tek başına uyumaktan, uzun süre duş almaktan, yatarken kıyafetlerini çıkarmaktan ya da olası bir depremde çaresiz kalacaklarını düşündükleri her türlü durumdan kaçınırlar. İşkence deneyimi olanlar ise sokakta gördükleri asker ve polislerden, otorite konumundaki kişilerden, sorgulanma algısı yaratan görüşmelerden, tıbbi alet kullanılan muayenelerden ve ya işkenceyi hatırlatacak her türlü durum ve faaliyetlerden kaçınırlar. Bunların dışında, travma yaşayan kişiler kendilerine yaşadıkları travmayı hatırlatarak acı veren tüm durumlardan da kaçınırlar. Bu kaçınma davranışları çok sayıda durum ve gündelik yaşam faaliyetlerine genellenir ve mesleki, ailevi, sosyal ve diğer yaşam işlevlerinde ciddi aksamalara yol açar. Araştırmalar travma yaşayan ve Travma Sonrası Stres Hastalığı (TSSH) geliştiren kişilerin %99’unun travma ile ilişkili düşüncelerden ve travmayı hatırlatan ya da tehdit algısı yaratan durumlardan kaçındıklarını göstermektedir. Genellenmiş korku ve kaçınma kişilerde çaresizlik hissi, yaşam üzerinde kontrol kaybı ve en sonunda umutsuzluk ve depresyona yol açabilmektedir.
Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin nasıl uygulandığı detaylı olarak 2011 yılında yayınlanan A Mental Healthcare Model for Mass Trauma Survivors adlı kitapta anlatılmıştır. Tedavi yöntemleri kısaca aşağıda özetlenmiştir:
Aşama 1: Travma ile ilgili sıkıntı veya korku yaratan durumları veya uyaranlarını belirlemek
Aşama 2: Tedavi gerekçesini açıklamak (sıkıntı veya korku üzerinde kontrol duygusu gelişebilmesi için bu duyguları yaratan durumlardan kaçınmamak)
Aşama 3: Kişiyi gündelik hayatta travmayı hatırlatan ve sıkıntı veya korku yaratan uyaranlardan kaçınmaması için cesaretlendirmek ve bu konuda ev egzersizleri vererek tedavide gidişatı izlemek.
Tedavinin Ayırdedici Özellikleri
Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi, kuramsal temeli, amacı, varsayılan iyileşme mekanizmaları, kullanılan teknik ve yöntemleri itibariyle Kognitif-Davranışçı Tedavi (KDT) ve “alıştırma” (exposure) tedavilerinden önemli farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar aşağıda özetlenmiştir:
- Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi, “alıştırma” tedavilerinde olduğu gibi, sıkıntı veya korkunun azaltılması veya ortadan kaldırılması ilkesine dayanmamaktadır. Tedavinin amacı sıkıntı veya korkuya (veya herhangi bir başka rahatsızlık verici duyguya) dayanıklılığı ve bu duygular üzerinde kontrol duygusunu arttırmaktır. Kontrol duygusunun artmasıyla çoğu kişide bu duygular önemli ölçüde azalmakla birlikte, kimi vakada böyle bir azalma olmasa bile, travmatik stres belirtilerinde iyileşme ortaya çıkar. Bu nedenle, kişi sıkıntı veya korkuda ileri derecede azalma olana kadar bu duyguları yaratan durumla karşı karşıya kalmak (veya bu duyguları üst şiddet düzeylerinde yaşamak) zorunda değildir. Sıkıntı ya da korku toleransı ya da kontrol duygusu gelişene kadar bu yöntemi uygulaması yeterlidir.
- Sıkıntı veya korkuyu azaltmak yerine bu duygular üzerinde kontrol sağlamaya yönelik bir tedavi, travmatik olayların süregittiği veya yeniden yaşanması ihtimali olan durumlara daha elverişli bir yaklaşımdır. Birçok kitlesel felaketlerde olduğu gibi, kişinin güvenliğine gerçek bir tehdit oluşturan durumlarda sıkıntı veya korkuda azalma olması mümkün olmadığı gibi, iyileşme için gerekli de değildir.
- Travma tedavisinde davranışçı yaklaşımlar (veya tedavi süresince herhangi bir nedenle sorunlu davranışlarda değişiklik) olmadan, yalnızca yanlış düşünce ve inanaçlara yönelik kognitif müdahelerle iyileşme sağlandığına ilişkin literatürde inandırıcı kanıtlar yoktur. Öte yandan, yalnızca davranış tedavisi ile sağlanan davranış değişikliğinin iyileşmeye yol açtığını gösteren, kendi çalışmalarımız da dahil olmak üzere, birçok çalışma bulunmaktadır. Dolayısıyla, Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi, travma vakalarında yalnızca kaçınma davranışları ve / veya korku, sıkıntı veya başka rahatsız edici duyguları yaratan uyaranlar üzerine odaklanır. KDT’de sıklıkla ve sistematik olarak uygulanan kognitif yeniden yapılandırma (cognitive restructuring) ve “travma uyaranlarıyla düşünce düzeyinde karşı karşıya bırakma” (imaginal exposure) gibi teknikleri ve yöntemleri içermez. Bu yüzden uygulanması ve terapistlerin eğitimi açılarından görece daha kolay bir tedavidir.
- Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin iyileştirici etkileri çoğu zaman kişilerin gündelik yaşamlarında sıkıntı veya korku yaratan uyaranlar üzerinde kontrol geliştirmelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çoğu zaman terapistin rolü kişiye tedavi gerekçesini açıklamak, sıkıntı veya korku yaratan durumların üzerine gitmesi için cesaretlendirmek ve gerekirse bunu yapmasını sağlayacak ev ödevleri vermek ve (tedavinin birden fazla seansta verildiği vakalarda) tedavi sürecini takip etmekle sınırlıdır. Bu nedenle, Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi kendine yardım ilkelerine diğer travma tedavilerinden çok daha uygun bir tedavi yaklaşımıdır.
Türkiye’de 1999 depremlerinden sonra Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin ekonomik bir biçimde kitlelere yaygın olarak iletilebilmesi için değişik uygulamaları ve iletim araçları geliştirilmiştir. Aşağıda bu çalışmalarla ilgili bilgi verilmektedir.
4 Seanslık Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi
Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin etkisi ilk kez Türkiye’deki 1999 depremlerinden sonra yaptığımız bir dizi çalışma ile araştırılmıştır. İlk çalışmada (Başoğlu et al, 2003a) Travma Sonrası Stres Hastalığı (TSSH) belirtileri olan 231 depremzede, seans sayısı önceden belirlenmemiş bir tedavi programına alındı. Vakaların %72’sinde TSSH (%28’inde eşik altı TSSH), %47’sinde ise majör depresyon vardı. Bu çalışmanın amacı, tedavide anlamlı klinik iyileşmenin ortaya çıkması için gereken seans sayısını saptamaktı. Bu nedenle, hastalarda iyileşmenin ortaya çıktığı aşamada tedaviye son verildi. Takip değerlendirmesi yapılabilen 75 vakada takip süresi 1 ile 9 ay arasında değişmekteydi (ortalama 66 gün).
Çalışmaya katılanlara verilen tedavi seansı sayısı ortalama 4.3 idi. Yapılan analizlerde vakaların %76’sının 1 seanstan sonra, %88’inin ise 2 seanstan sonra iyileştiği görüldü. İyileşmenin TSSH, depresyon ve sosyal uyum ölçekleri de dahil olmak üzere bütün ölçeklerde görülmesi tedavinin travmaya bağlı bütün sorunları giderici (patholytic) bir etkisi olduğunu göstermekteydi. Tedavi sonunda belirti düzeyinde iyileşme oranlarının yeniden yaşantılama belirtileri için %74 – %77, kaçınma ve duygusal küntleşme belirtileri için %79 – %86, artmış uyarılmışlık belirtileri için %64 – %83, depresif belirtiler için ise %71 – %87 arasında olduğu görüldü. İyilik halinin 3 ile 9 ay arasında takibi yapılabilen 75 vakanın 74’ünde devam ettiği görüldü. Çalışmanın yapıldığı sıralarda devam eden artçı şoklara rağmen nüks olgusunun, bir vaka dışında, hiç görülmemesi tedavinin depremlere karşı psikolojik direnci arttırdığını düşündürmekteydi. Bu bulgular Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin deprem travmasında etkisini ortaya koymaktadır.
Tek Seanslık Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi
Felaket sonrası koşullarda travma yaşayan birçok kişi bozulan yaşam düzeni, demografik hareketlilik ve hayatta kalma mücadelesi gibi koşullardan dolayı tedaviye ancak bir kez katılabilmekteydi. Bu koşullarda tek bir seansta verilebilecek Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin geliştirilmesine ihtiyaç duyuldu. Yukarıda özetlenen ilk klinik çalışma tedavinin tek bir seansta verilebileceğini düşündürmekteydi.
Bunu doğrulamak için yapılan ikinci çalışmada (Başoğlu et al, 2005) TSSH tanısı alan 59 depremzede rasgele yöntemle iki gruba dağıtıldı: tek seanslık kontrol odaklı davranış tedavisi (n = 31) ve bekleme grubu (n = 28). Bekleme grubuna, yapılan ilk değerlendirmeden sonra 6 hafta süreyle hiçbir tedavi verilmedi. Bu süre sonunda yapılan ikinci değerlendirmeden sonra bu gruba da tek seanslık Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi verildi. Tedaviden sonra her iki grup da bir yıla kadar takip edildi.
Altı haftalık takipte, tedavi alanlarda TSSH ve depresyon da dahil olmak üzere tüm ölçeklerde, kontrol grubuna kıyasla anlamlı ölçüde iyileşme olduğu saptandı. 6. haftadan sonra tedavi alan kontrol vakaları da analizlere katıldığında, çalışmada kalan toplam 51 vaka içinde iyileşme oranları (hastaların yaptığı global iyileşme değerlendirmesine göre) 6 hafta sonra %49, 12 hafta sonra %80, 24 hafta sonra %85, 1-2 yıl sonra ise %83 idi. Tedavi depresyon üzerinde de büyük etki gösterdi. Açık klinik çalışmada olduğu gibi, tedavide iyileşme gösteren hastalar içinde, biri dışında, nüks olgusu gözlenmedi. Bu bulgular kitleleri etkileyen depremler sonrası Tek Seanslık Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi ile çok sayıda kişinin tedavi ihtiyacının kısa sürede, etkili bir biçimde ve kalıcı olarak karşılamanın mümkün olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca, tedavide terapistin rolünün asgari düzeye indirilebileceğini ve tedavinin büyük ölçüde terapistin yardımı olmadan uygulanabileceğini göstermektedir.
Tek Seanslık Deprem Simülasyon Tedavisi
Deprem Simülasyon Tedavisi Prof. Başoğlu tarafından geliştirildi ve ilk kez Türkiye’deki depremzedelerde uygulandı. Bu tedavi deprem simülasyonu ile depremzedelerin deprem sarsıntıları üzerinde kontrol duygusu geliştirmelerini sağlayarak tek seanslık Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nin etkisini daha da arttırmak amacıyla tasarlandı. Sallanan bir platformun üzerine kurulan küçük ve mobilyalı bir prefabrik ev şeklinde tasarlanan bu simülatör, Richter Ölçeğine göre takriben 8 büyüklüğünde bir deprem sarsıntısı yaratabilmekteydi. Sarsıntılar, önceden programlanmış deprem senaryolarını uygulayan bir bilgisayar tarafından kontrol edilmekteydi.
Bu tedaviye katılan kişiler simülatörün içindeki bir kumanda ile sarsıntıları istedikleri zaman başlatıp durdurabilmekte ve sarsıntıların şiddetini azaltıp arttırabilmekteydi. Sarsıntıların kontrolünün tamamen tedaviye katılan kişide olması sıkıntı veya korkunun tahammül edilebilir bir seviyede tutulabilmesine yardımcı olmaktaydı. Tedavi sırasında genellikle iki tür duygu yaşantılandığı gözlendi: sarsıntılardan kaynaklanan korku ve deprem travmasının hatırlanmasından kaynaklanan sıkıntı. Seanslar korku ve sıkıntı üzerinde kontrol duygusu geliştiği zaman sonlandırıldı. Bu tedaviyi alan vakaların büyük çoğunluğunda sarsıntıların yarattığı korku ve sıkıntı duygularının en aza indiği görüldü. Kişiden kişiye değişiklik gösterse de, tedavi seansı genellikle 45 dakika sürmekteydi. Tedavinin amacına ulaşması için en düşük sarsıntı duzeyinin (Richter Ölçeği’nde 3-4) yeterli olduğu gözlendi.
Bu tedavinin deprem korkusu ve TSSH üzerindeki etkisini, depremden 20 ay sonra, önce 10 vakalık bir ön çalışma ile araştırıldı (Başoğlu et al, 2003b). Tedaviye katılanların 8’inde TSSH, 2’sinde eşik altı TSSH, 4’ünde ise ek olarak majör depresyon tanıları vardı. Bir saat süren tedavi seansına önce en hafif sarsıntı düzeylerinden başlandı ve hasta kendisini hazır hissettiği zaman üst düzeylere çıkıldı. Sarsıntılar üzerinde kontrol duygusu gelişerek sıkıntı ve korkuda önemli ölçüde azalma olduktan sonra seans sonlandırıldı. Deprem simülasyon deneyiminin tek başına deprem korkusu ve TSSH üzerindeki etkisini anlayabilmek için seans sonrasında hastalara ayrıca korktuğu durumların üzerine gitmeleri konusunda herhangi bir öneride bulunulmadı. Tedavinin etkisi hemen seans sonrası, 2., 4., 8. ve 12. haftada yapılan ölçümlerle değerlendirildi.
Hastaların 8’i deprem simülatörünün sarsıntısı ile gerçek deprem arasında benzerliği ‘tamamen aynı’ veya ‘çok benziyor’ şeklinde değerlendirdiler. Tedavi sonrası yapılan tüm takip değerlendirmelerinde TSSH, depresyon ve korku ölçeklerinde anlamlı klinik iyileşme olduğu gözlendi. 12. haftada yapılan son takipte 10 hastanın 8’i kendilerini, bir genel iyileşme ölçeği üzerinde, “iyileştim / çok iyileştim” tarzında değerlendirdi. Tedavinin TSSH ve depresyon üzerindeki etkisinin klinik olarak anlamlı düzeylere 4. haftada geldiği saptandı.
Bu çalışma, deprem simülasyonu deneyiminin tek seanslık davranış tedavisi olmadan da etkili olabileceğini düşündürmekteydi. Öte yandan, her iki tedavinin birlikte verilmesinin daha da iyi sonuçlar verebileceği düşünceyle, her iki tedaviyi de içeren kontrollü bir çalışma (Başoğlu et al, 2007) gerçekleştirildi. 31 vakalık bu çalışmada tedaviden sonra 8. haftada bütün ölçekler üzerinde anlamlı tedavi etkileri görüldü. İyileşme oranları 4. haftada %40, 12. haftada %72, 24. haftada %80, 1-2 yıllık takipte ise %80 idi. TSSH’daki iyileşme oranı tek seanslık tedavide elde edilen iyileşme oranından %20 oranında daha yüksek idi. Ayrıca, kombine tedavinin irritabilite, travmayı hatırlatan uyaranlara sıkıntı tepkisi verme, duygusal küntleşme, ilgi kaybı, kabuslar, yaşamın kısaldığı duygusu, uyku sorunları, bellek / dikkat toplama sorunları gibi TSSH belirtileri üzerinde daha etkili olduğu görüldü. Bu bulgular her iki tedavinin birlikte verilmesinin daha yararlı olacağını düşündürmekteydi. Tedavi ile sağlanan iyilik halinin hastaların mesleki, sosyal ve ailevi işlevsellik alanlarına genelleştiği görüldü. Ayrıca, tedavi sonrası nüks oranlarının çok düşük olduğu (sadece 1 vaka) ve tekrar deprem yaşayan kişilerde depremin travmatik etkilerine karşı psikolojik dayanıklılığın artmış olduğu da gözlendi.
Deprem Simülasyon Tedavisi, aşırı sıkıntı veya korku nedeniyle kaçınma davranışları üzerinde kendi başlarına kontrol sağlayamayan kişilerde travma ile ilişkili uyaranlardan kaçınmamayı kolaylaştıran bir yöntemdir. 5 ila 10 kişilik gruplar halinde uygulanarak kısa sürede çok sayıda kişi tek seansta tedavi edilebilir. Deprem travmasına karşı koruyucu etkileri nedeniyle, bu tedavi deprem riski olan ülkelerdeki insanları depremlere psikolojik açıdan hazırlamak amacıyla da kullanılabilir.
Kendine Yardım Kitapçığı
Büyük afetler sonrası çok sayıda depremzedeye etkili psikolojik tedaviyi hızlı ve düşük maliyetle ulaştırabilme amacıyla bir Kendine Yardım Kitapçığı hazırlanmıştır. Büyük ölçüde yapılandırılmış bu el kitapçığı tedaviyi yaygınlaştırmak amacıyla tek başına ya da terapistin verdiği tedaviye ek olarak kullanılabilir. Kitapçığın yapısı terapist tarafından verilen Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi ile uyumludur. Bu kitapçık, travmatik stres belirtileri, tedavi rasyoneli, kaçınma davranışlarının sonlandırması, tedavi hedeflerinin belirlenmesi, ve tedavide çıkabilecek sorunların çözümleri konularında bilgi veren ve kullanıcıyı yönlendiren bölümlerden oluşmaktadır. Kitapçıkta ayrıca travmatik stres ve depresyon belirtileri ile depreme bağlı kaçınma davranışlarını değerlendiren ölçekler bulunmaktadır. Tedaviyi uygulayan kişi bu ölçekleri doldurarak değişik aşamalarda tedavinin gidişatını değerlendirebilir.
Yürütülen bir seri olgu çalışması (Başoğlu ve ark, 2009), bir terapistin değerlendirmesinden sonra el kitapçığını kullanmaya başlayan kişilerin travmatik stres belirtilerinde ve kaçınma davranışlarında 10 haftanın sonunda yüzde 63 ile yüzde 68, tedavi bitimi sonrası 6-aylık takipte %70 oranında düzelme olduğunu göstermiştir. Bu oranlar terapist tarafından verilen tedavide elde edilen oranlara yakındır. Bir başka araştırmada (Başoğlu et al, 2011) terapist değerlendirmesi yapılmadan dağıtılan kitapçığı alan her 4 depremzededen 1’inin kitapçıkta önerilen yöntemleri uyguladığı ve iyileştiği bulunmuştur. Deprem bölgesinde yürüttüğümüz proje süresince el kitapçıkları 1,000’den fazla depremzedeye ulaştırılmış ve tedavi uygulamasına bağlı bir sorunla karşılaşılmamıştır. Okuma-yazması olmayan depremzedeler için el kitapçığının görüntülü ya da sesli versiyonları da geliştirilebilir.
Terapist Eğitim Kitapçığı
Büyük felaketler sonrası oluşan koşullar çoğu zaman felaketzedelerin çeşitli kaynaklardan tedavi almasını gerektirir. Tedaviyi çok sayıda insana iletebilmenin yollarını ararken, bu tedavinin ruh sağlığı personeli dışında kişiler (örneğin, pratisyen hekimler, hemşireler, sosyal hizmet uzmanları, okul öğretmenleri ve hatta halktan eğitimli insanlar) tarafından da etkili bir biçimde verilmesinin mümkün olabileceğini düşünüldü. Bu amaçla, yapılandırılmış bir Terapist Eğitim Kitapçığı hazırlandı. Bu kitapçık, tedaviyi iletecek kişilerin tarama ölçekleriyle depremzedelerde TSSH ve depresyon belirtilerini değerlendirebilmelerini, tedaviyi baştan sona götürebilmelerini ve tedavinin sonucunu yine ölçekler yardımı ile izleyebilmelerini mümkün kılacak tarzda hazırlandı. Deprem bölgesinde yapılan birçok gözlem bu kitapçığın tedavinin yaygınlaştırılmasında yararlı bir araç olacağını düşündürmektedir. İleri derecede yapılandırılmış olan bu kitapçık kullanan kişinin tedavinin çeşitli aşamalarında neler yapması gerektiğine dair ayrıntılı bilgi içermektedir.
Bu bölümde belirtilen tedavi araçlarının gerek depremler öncesinde depreme hazırlık amacıyla, gerekse depremler sonrasında tedavi amacıyla kullanılabilmesi sağlayan ekonomik bir ruh sağlığı modeli geliştirilmiştir.
Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi ve diğer travma tedavileri
Şekil 3’te farklı travma tedavilerinde iyileşme kriterlerini karşılayan vakaların oranları görülmektedir. Literatürdeki meta-analitik çalışmaların verilerini kullanarak yaptığımız bu analizin ayrıntıları 2022’de yayınlanan (İngilizce) bir makalede görülebilir.
İlk iki kırmızı sütun Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi ile deprem travması ve mültecilerde savaş ve işkence travması üzerine yaptığımız araştırmalarda iyileşen vakaların oranlarını göstermektedir. Görüleceği gibi, Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi ile kanıta dayalı diğer travma tedavileri arasında belirgin farklılık bulunmaktadır. Diğer tedaviler vakaların %50’si civarında iyileşme sağlarken, Kontrol Odaklı Davranış Tedavisi’nde bu oranlar %90’lara ulaşmaktadır. Bu oranlar deprem travmasında çoğu zaman 1-2 seanslık tedaviyle, savaş ve işkence travmasında ise ortalama 6 seanslık tedaviyle sağlanmıştır. Bu tedavileri birbiriyle doğrudan karşılaştıran çalışmalar henüz yapılmadığı için bu bulgular kesinlik taşımamakla birlikte, yine de bir fikir vermesi bakımından anlamlıdır.
Referanslar
Başoğlu M & Mineka S (1992) The role of uncontrollability and unpredictability of stress in the development of post-torture stress symptoms. In M. Basoglu (Ed.) Torture and Its Consequences: Current Treatment Approaches. Cambridge University Press.
Mineka S & Zinbarg R (2006). A contemporary learning theory perspective on the etiology of anxiety disorders – It is not what you thought it was. American Psychologist, 61, 10-26.
Başoğlu et al (2011) A mental healthcare model for mass trauma survivors: Control-Focused Behavioral Treatment of earthquake, war, and torture trauma. Cambridge University Press.
Başoğlu et al (2003a) A brief behavioural treatment of chronic post-traumatic stress disorder in earthquake survivors: Results from an open clinical trial. Psychological Medicine, 33(4), 647-654.
Başoğlu et al (2003b) A single session with an earthquake simulator for traumatic stress in earthquake survivors. American Journal of Psychiatry, 160, 788-790.
Başoğlu et al (2005) Single-session behavioral treatment of earthquake-related posttraumatic stress disorder: a randomized waiting list controlled trial. Journal of Traumatic Stress, 18: 1-11.
Başoğlu et al(2007) A randomized controlled study of single-session behavioral treatment of earthquake-related posttraumatic stress disorder using an earthquake simulator. Psychological Medicine, 37 (2): 203-214.
Başoğlu et al (2009) Single-case experimental studies of a self-help manual for traumatic stress in earthquake survivors. Journal of Behaviour Therapy and Experimental Psychiatry, 40, 50-58.
Başoğlu M (2022) Control-Focused Behavioral Treatment: A brief intervention for survivors of war and torture. Torture, 32, 1-2, 251-263.